sb. olarak görevi yapmış, Öğretmen heyeti ABD' li SEAL timleriyle epey
( E ) Dz. Kur. Kd. Alb.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi
bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha Elîm ve daha Vahim
olmak üzere, memleketin dahilinde,
İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET ve DALALET ve hattâ HİYANET
içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî
emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi,
VAZİFEN; TÜRK İSTİKLAL ve CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR.
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA, MEVCUTTUR.....
GAZİ M.K. ATATÜRK - 20 Ekim 1927.
Kahraman mı, hain mi? Serdar Akinan Yunanistan, İkizce olarak bilinen Kardak kayalıklarına bayrak dikmiştir. Ankara'da tarihi bir toplantı yapılmaktadır. Bir diplomat Yunanistan'ı 'savaş çıkartmadan yenecek' son derece zekice bir öneride bulunur. Yunanistan askeri İkizce'nin Türkiye'ye yakın olan adasına çıkmış ve bayrak dikmiştir. Bizim Yunanistan'a yakın olan adaya bayrak dikmemiz meseleyi çözer... Gözler masadaki Oramiral'e döner. Güven Erkaya gülümser, 'Bizim çocuklar 24 saat içinde bayrağımızı oraya diker.' ( Dz Kuvvetlerinin medarı iftihar KOMUTANI .H.V.V ) X o gün izinlidir... Eşi ve pusetteki çocuğuyla Akmerkez'de dolaşırken çağrı cihazı çalışır... O zamanlar cep telefonu yoktur. Bele takılan bu cihazın küçük LCD ekranına kısa ve net bir yazı belirir 'Acil birliğe gel'... Eşinin gözlerine bakar... Mesajı gören eşi ona derin bir endişe ile gülümser. X karısını ve çocuğunu öper Akmerkez'den koşarak çıkar. Kazım Karabekir işgal altındaki İstanbul'a girerken dalgalanan İngiliz bayrağına bakar ve gözyaşları içinde kendi kendine bir söz verir 'Tek dağ başı mezar oluncaya kadar çarpışacağım'... Y, şimdi Türk Bayrağı dalgalanan o tepenin altındadır... Y, o sabah SAT birliğinde nöbetçidir. Z, Ankara'da görevli bir SAT subayıdır. Toplantı yapılan masaya çağırılır. Bir haritada toplu iğne başı gibi gözüken kayalıklar işaret edilir. Emir açıktır, 'Bu kayalığa 24 saat içinde Bayrağımızı dikeceksiniz. Yukarıda okuduğunuz, Kardak için çekmeyi düşündüğüm dokü-drama'nın senaryosundan birkaç satırdı...1992 yılında ilk yaptığım belgesel SAT'larla ilgiliydi. O vakit tanışmıştım SAT'larla... O günden bu yana Lucky S oldu, Kardak oldu... Çok acılı günler yaşadılar... Kardak'tan sonra şehitler verdiler... Yanlarında oldum. Mesela çok az kişinin bildiği SAT günü vardır... Yılda bir kez Keçilik'te aileleriyle birlikte eğlenirler... O günlere bazen ailemle birlikte davetli olurdum... Bizzat şahit oldum... SAT birliği her anlamda Türkiye'dir. Bugüne kadar paylaştıkları hikayelerden tek birini bile yazamadım... Hep isimsiz kalmak istediler 'Biz bu vatan için görev yapıyoruz... Yazmak ne demek? Sakın...' Bugüne kadar sustum. Ama şimdi konuşacağım... Affedin. Yukarıda anlattığım Kardak'ın 'sinema' senaryosuydu. Bir de Kardak'a dair yazılmayanlardan, tek bir detay anlatayım... SAT timleri Bodrum'a gitmek için hazırlanır ve neredeyse bir TIR dolusu malzeme ile Yeşilköy askeri havalimanına gelir... C-130'un pilotu bidonları fark eder, 'Bunlarda ne var?' diye sorar. SAT'lar, 'Benziiiin.. 'Zodiak botların kıçında motor var ya... Onları çalıştırmak için lazım olan benzin...' Pilot gülmez, 'Uçağa alamam' der. SAT'lar, çaresiz, o benzinleri dökerler. Bodrum'a inerler ama Kardak'a çıkacak benzinleri yoktur. Gümüşlük yolunda gece yarısı bir benzinci bulurlar. Yanlarına her şey almışlardır ama nakit almamışlardır. Tim komutanlarından biri, cebinden kredi kartını çıkartır. Ve yüzlerce litre benzin alır. Kardak'a o benzinle çıkılır. Bu sadece bir tanesi... Bu devlet onlara ne görev verdiyse yaptılar... Mesela merak ediyorum acaba bu subaylar BÇG'de yani batı çalışma grubunda görev yaptılar mı? Yani aslında bu bir hesaplaşma mı? Bilemiyorum. Mesela şimdi Metris Cezaevi'nde yatan Levent Bektaş... Bu devlet Levent Bektaş'ı Amerika'ya kursa yolladı. Levent Bektaş orada öylesi bir performans sergiledi ki bugüne kadar hiçbir yabancıya verilmeyen üstün başarı sertifikaları aldı... Son olarak kurs komutanı olmuştu. Yani SAT'ları eğitiyordu... Şu sözünü asla unutamam, 'Amerika'da benim aldığım eğitimi alan benzer rütbedeki subaylar ayda en az 4-5 bin dolar maaş alıyor. Biz ise geçinemiyoruz. Risk yüksek ama gelecek güvencesi cılız... Hepsini geç önemli değil... Ancak artık bu şartlarla kimse SAT olmak istemiyor. Yetiştirecek çocuk bulamıyoruz. SAT grubu bitiriyorlar. Oysa burası gerçekten silahlı kuvvetlerin gözbebeğidir.' Aynı Levent, bu geçim derdine dayanamayıp, mesai dışında iş yapan son derece yetenekli bir subayı; silah arkadaşını gözünün yaşına bakmadan ihraç etti. Aynı Levent, yapılan beceriksizliklere isyan edince istifa edip bir araç kiralama firmasında çalışmaya başladı. 'Dalan'ın arazisinde silahlar bombalar çıkmaya başladı' haberi televizyonlarda son dakika verilmeye başlanınca Levent arkadaşlarını arayıp telefonda gülerek şunları söylüyormuş; 'Bizim birliğin bahçesine gömülenleri bulsalar... Kıyameti koparır bunlar...' Levent Bektaş bu konuşmayı telefonda ve gözaltına alınmadan birkaç saat önce yapıyor... Orada durun... Sen, Ergenekon terör örgütüne üye olacaksın, kaos çıkartmak için suikast hazırlığında olacaksın, cezaevinden talimat alıyor olacaksın (İhbar mailinde tutuklu sanık Levent Göktaş'tan aldığı talimatla bu silahları gömdüğü söyleniyor), tüm Türkiye dinleniyor olacak, dalga dalga operasyonlar devam ediyor olacak, istihbarat konusunda, istihbarata karşı koyma konusunda asker eğiten uzman biri olacaksın ve sen bu hazırlığını; gömdüğün binlerce mermiyi, bombayı telefonda gevrek gevrek arkadaşlarına an-latacaksın. Olacak iş mi? Aklınız alıyor mu? Benim aklım almıyor... Bu insanları yıllardır tanıyor olmaktan ötürü değil... İnanın... En ufak eğitim tatbikatına çıkarken bile eşlerine nereye gittiğini anlatma-yacak eğitimde insanlardan bahsediyoruz. Adalete inancım tam... Bugün değilse de yarın... Burada değilse de ahirette... Fotoğraf çok açık. Ercan, Levent, Emre ve diğeleri... Bu ülkenin kaderini değiştirdiler. Bildiklerimizle ve bilmediklerimizle. Şimdi isimleri çarşaf çarşaf yayınlanıyor.. Kardak'a bayrak diken bilekte şimdi kelepçe var. Levent Bektaş ve arkadaşları bu halkın evlatlarıdır.. Bu devlet onları yetiştirdi... Bu vatan için ölümlere koştular... Bu bayrağın namusunu korudular. Bir insan hem kahraman hem hain olamaz. ( KATİ SURETTE OLAMAZLAR. BU DÜZENBAZLIĞI YAPANLAR VE GÖZ YUMANLAR BUNUN ALTINDA KALACAKLARDIR. H.V.V ) Yasal Uyarı: TurkMedya internet sitelerinde yayınlanan haberler ve köşe yazılarının tüm hakları TurkMedya Yayın Grubuna aittir. | |||
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.